– Ne düşündüğün umrumda değil.

– Ne demek bu şimdi?

– Ne düşündüğün umrumda değil, savunma yapmayacağım.

– Ne dememi bekliyorsun?

– Şu andan itibaren hiçbir şey.

– Sorun ne?

– Artık sorun yok.

– İyi.

– Peki.

Konuşulsaydı, bunlar söylenecekti. Konuşulmadı. Vakit kaybı olmasın diye. Ne düşündüğü umrumdaydı, her zaman fazlası ile umrumdaydı. Ama o, benim tanıdığım insan değildi, bir süredir yabancıydı. O yabancı ile bir noktadan sonrasını tartışmak istemiyordum, o nereden bilebilirdi ki? Onun bir şey bildiğini sanmıyorum, söyleyeceklerimi anlayabileceğini.

Neredesin? Tüm bunlar olup biterken sen neredesin? Beni asarlarken neredeydin? Onlar ellerinde taşlarla beni kovalarken, onları seyretmedin mi?

Anlamaya çalışıyorum. Sadeleşeceğim…

 Yaşanan = (ümit + tutku)biz / zaman

 = [(ümit ([ben x korku] + sen) + (aşk([ben x korku] + sen)]/ zaman

= (panik x ben + ümit x sen + yalnızlık x ben + aşk x sen) / zaman

= [ben(panik + yalnızlık) + sen(aşk+ümit)] / zaman

= (ben x mutsuzluk + sen x yaşanan x zaman / biz ) / zaman

= sen x huzursuzluk / zaman + sen x yaşanan / biz

= sen( huzursuzluk x biz + yaşanan x zaman) / zaman x biz

= sen (mutsuzluk x zaman + yaşanan x zaman) / zaman x biz

= sen (mutsuzluk + yaşanan) / biz

= (biz – ben)(mutsuzluk + yaşanan) / biz

= mutsuzluk + yaşanan – ben(mutsuzluk + yaşanan) / biz

ben(mutsuzluk + yaşanan) = mutsuzluk(ben + sen)

ben x yaşanan = sen x mutsuzluk

Basit değil mi? Ters orantı demek bu. Ben geliştikçe, sen aynı kalırsan ya yaşananlar azalacak ya da mutsuzluk artacak. Sen büyürken ben durursam, mutsuzluk azalacak ya da yaşanan artacak. Anlayamıyorum. Tek başıma çözemiyorum, çözmeye çalıştıkça saçmalaşıyor…

Geri gelmeni bekleyeceğim. Tam burada… hiçbir yere gitmeyeceğim. Sensiz nereye gidebileceğimi sanıyorsun? Sen veya o yabancı farketmez, ne olduğunu sanıyorsunuz? Yanıldın mı? Hep korkunç muydum, en başından beri ben bu muydum? Ben de bir yabancı mıyım, tıpkı senin gibi? Ne yaptı ben yabancı? Bir düşünsene neyi, ne kadar yaptı? Kaybedecek kadar ileri gitti, öyle mi? Kaybedecek kadar iğrençti, öyle mi? Denkleme göre bu sonuca varmak için belki de var olmaya çalıştı canavarca.

Geri gelmeni bekleyeceğim. Tam burada… hiçbir yere gitmeyeceğim. İnatçı mıyım? Aptal mıyım? Yapabileceğim başka bir şey var mı sence? Beni gönderebileceğin bir yer var mı? Bana önerebileceğin başka bir yer? Sevebileceğim başka bir yer?

Geri gelmeni bekleyeceğim. Tam burada… hiçbir yere gidemeyeceğim… Hiç değişmeyeceğim. Sabit olacağım, sabit kalacağım.

– Ne düşündüğünü bilmek istiyorum.

– Sana söyledim…

– O sen değildin…

– Kabullenemiyorsun.

– Belki de… Değiştim mi yani? Bir canavara mı dönüştüm?

– Hep canavardın ve uyuyordun…

– Ve sen farketmeden bir canavar sevdin.

– Aynen öyle.

– Uyanınca seni korkuttum… ve benim bir canavar olarak yalnız bırakılmam gerekiyor.

– Başka canavarlar bul kendine, bana zarar veriyorsun.

– Sen bir canavarsın.

– Ne?

– Ne yani? Ben aptal, uyuyan canavar hemcinslerimi ayırt edemez miyim?

– Defol ya!

– Sinirlenme, çözmeye çalışıyorum. Bir canavarım unuttun mu?… Bu değil mi sorun? İçimdeki uyuyor olsa defolurdum değil mi? Canavar uyanık ve ne istediğini biliyor, vazgeçemiyor. Kabullenemiyor. Bir canavarsam ben, sen uyandırdın anlıyor musun?

– ….

– Geri gelmeni bekleyeceğim. Tam burada… hiçbir yere gitmeyeceğim… Çünkü seni diğer canavarlardan koruyabilirim, anladın mı? İncitmeden sevmeyi öğrenebilirim, tekrar sadece senin yanında uyuyabilirim artık, dinliyor musun? Bir canavar öldürmek, düşündüğün kadar gururlandırmayacak seni, yine de öldürmüş olacaksın. Zararsız olabilirim anlıyor musun?

Konuşulacaksa bunlar söylenecek. Bu konuşma hiçbir yarayı kapatmayacak, hiçbir gerçeği değiştirmeyecek. O yabancı beni kabul etmeyecek.

Başka herhangi bir şey, her ne söylenecekse, onun gözleri ile gördüğünü ona unutturamayacak. Başa dönülmeyecek, kalınan yerden devam edilemeyecek. İkna edilemeyecek. Gördüğü her neyse, lanet olsun ona ki bizi mahvetti. Gördüğü her neyse ve o benim parçamsa, tanrı affetmesin beni. Gördüğü gerçekse, yapayalnız ve yaralarım kanayarak öleceğim.

Eğer yanıldıysan, yine de mutlu ol. Eğer haklıysan, yalvarırım tanrıya ki unuttursun sana bu kabusu. Hiç iz bırakmasın.

Yine de geri gelmeni bekleyeceğim. Tam burada… hiçbir yere gidemeyeceğim… Tüm ümitlerimi toplayıp avucumda, her sabah yılmadan bekleyeceğim. Kimseye zarar vermemek için bir daha uyumayacağım, başka hiçkimseye yaklaşmayacağım. Seni asla unutmayacağım… Bir canavar olabileceğim gerçeği ile yaşamaya alışacağım. Senin de bir canavar olabileceğin gerçeği ile seni izleyeceğim. Uyandığında ve aynaya baktığında yanında olabileyim diye. Korkma diye.

Birgün farkedersen canavar olmadığımı, bul beni, çok uzakta olmayacağım.

– Ne gördüğümü, ne olduğunu bilmiyorum.

– Önemi yok artık.

– Kendimi korumak zorundaydım.

– Biliyorum.

– İyi misin?

– Uykum var… çok uykum var.

– Biraz uyu.

– Korkuyorum.

– Uyandığında yanında olacağım.

– Gitmiş olursan, sana kızmam.

O zaman bunlar söylenecek. Beynim bir rüyaya dalar gibi kabustan uyanacak. Gerçeği hayalle karıştırıp, uyanmak için uykuya dalacak. Tüm sinirler gevşeyecek, tüm sızı geçecek, gövdem devrilecek, ruhum dinlenmeye çekilecek. O uykuyla her şey unutulacak. Kokunu ciğerlerime çekerek uyuyacağım. O kokuyu son kez ciğerlerime çekiyor olabileceğimi düşünmeyerek. Uyandığımda, sen gitmiş olsan bile geri gelmeni bekleyeceğim. Tam burada… hiçbir yere gidemeyeceğim…

Post navigation

Leave a Reply